Bilimin gelişimine yönelik farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre, bilim sürekli bir ilerleme süreci olarak kabul edilirken; diğer görüşe göre ise bilimde gerçek ilerleme, temel düşünce değişikliklerinin sonucudur. Bu iki bakış açısı aslında çelişkili değil, tamamlayıcı niteliktedir. Bilimin gelişimi karmaşık bir süreçtir, hem evrimsel nitelikte sürekli bir birikimi içerir hem de zaman zaman köklü düşünce devrimleriyle kendini gösterir.
Bilimsel Keşiflerin Kökeni ve Doğuşu
Bilim, insanlık tarihi boyunca doğayı anlama ve açıklama ihtiyacından doğmuştur. İnsanın çevresine egemen olma arzusu, doğa olaylarını kontrol etme isteği bilimin temelini oluşturmuştur. Bilimin doğuşunda, teknik becerilerle teorik düşünce arasındaki denge önemlidir. İlk çağlardan itibaren insanlar, doğayı anlama ihtiyacını hem pratik becerilerle hem de mitolojik inançlarla karşılamışlardır.
Bilimsel Gelişmenin Niteliği ve Önemi
Bilimin gelişimi, olgusal bilgi birikimiyle sürekli ilerleme sağlarken, teorik düzeyde köklü düşünce değişikliklerinin sonucu olarak da devrim niteliği taşır. Gözlem ve deneylerle saptanan gerçekler bilgi birikimini artırırken, zaman zaman ortaya çıkan düşünsel devrimler bilimin doğasını değiştirir. Bilim tarihi, bu iki yaklaşımın birbiriyle etkileşim içinde olduğunu göstermektedir.